Tat Dijital Dönüşüm Programı
Tarım sektöründe dijital dönüşümün önemi giderek artarken, Pazarlama Direktörümüz Selin Erkök’ün Tat Gıda Genel Müdürü Evren Albaş ile yaptığı röportaj, sektördeki yenilikleri ve çiftçilerle olan ilişkilerindeki dönüşümü gözler önüne seriyor.
22 Şubat 2024 Tarihinden Yayınlandı
Tarım sektöründe dijital dönüşümün önemi giderek artarken, Pazarlama Direktörümüz Selin Erkök’ün Tat Gıda Genel Müdürü Evren Albaş ile yaptığı röportaj, sektördeki yenilikleri ve çiftçilerle olan ilişkilerindeki dönüşümü gözler önüne seriyor.
Albaş, Tat Gıda'nın Doktar partnerliğindeki dijital dönüşüm yolculuğuna, çiftçilerle gelişen iş ilişkilerine, sürdürülebilirlik, verimlilik ve gıda güvenliği gibi önemli konulara da değiniyor. Sözleşmeli tarımın ve teknolojinin çiftçilere sağladığı avantajları vurgulayan Albaş, bu süreçte Doktar’ın bütünlükçü iş modelinin önemini de vurguluyor. Röportaj, tarım sektöründeki dijital dönüşümün önemini ve Tat Gıda'nın bu alandaki öncü rolünü detaylı bir şekilde ele alıyor.
Selin Erkök: Hoşgeldiniz. Sizi ve TAT’ı tanıyabilir miyiz?
Evren Albaş: Teşekkür ederim. Ben Evren Albaş. 2021 Ağustos'tan beri Tat Gıda'nın Genel Müdürlüğü'nü yapıyorum. Tat şu anda aslında üretim büyüklüğü açısından günlük domatesi işleme kapasitesinde Dünyada onuncu, Avrupa'da beşinci en büyük üretici. Yıllık yaklaşık 600 bin tona yakın tarımsal hammadde işliyoruz ve aslında özellikle domates ürünleri üretiminde Türkiye'de bütün kategorilerde markalı pazar lideriyiz. Bunun yanında son [yıllarda büyüttüğümüz sos işimizde ve hazır yemek işinde de yine pazar liderliği konumumuzu güçlendirerek devam ettiriyoruz. Tat aynı zamanda önemli bir ihracatçı. Şu anda 40'a yakın ülkede ihracatımız var. Bunun başında Japonya, Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika, Ortadoğu geliyor. Yaklaşık toplam ciromuzun yüzde 35'ini ihracattan elde ediyoruz. Bu yıldan yıla artan bir sayı. Stratejik olarak da takip ettiğimiz bir büyüme alanı.
Selin Erkök: Tat hepimizin severek tükettiği bir marka. Doktar teknoloji ile birlikte bir dijital dönüşüm yolculuğuna çıktınız. Gayet başarılı gidiyor. Şimdi bu projeyi biraz tanıtmak istiyoruz. Önce Tat’ın neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduğundan bahsedelim. Siz nasıl bir çalışma yöntemi yapıyorsunuz? Çiftçilerle nasıl bir ticari ve iş ilişkiniz var ve neden böyle bir yola girdiniz onu dinlemek isteriz.
Evren Albaş: Açıkçası bence burada her şeyden önce bizim sürdürülebilirliği yaptığımız işin merkezine aldığımızdan bahsetmemiz gerekiyor. Burada gerçekten çok samimi bir şekilde hammadde edinimi sürecinde sürdürebilirlik etkisinin çok yüksek olduğunu bildiğimiz için bizim ve bizim de hammadde edinimi sürecimiz aslında ziraat faaliyetleri olduğu için bu alandaki iyileştirme, sürdürülebilirlik anlamındaki iyileştirme, verimi arttırma ve bunun için de dijitalleşme yi kullanma bizim odaklandığımız bir alan oldu. Şu anda Tat 500'ü sözleşmeli, 500’ü ise bizim serbest dediğimiz koşullarda çalışan çiftçilere bir nevi yıllık alışveriş içerisinde. Aslında bir anlamda biz kurumsal çiftçi olaraktan kendi ektiğimiz tarlalarda hem teknolojiyi deneyimliyoruz, hem yeni metotları deniyoruz. Bunun etkisini ölçümlüyoruz ve buradaki öğrenimleri de bizimle ilişki içerisindeki ekosisteme aktarıyoruz. Bunlar bila bedel yaptığımız çalışmalar hatta. Bu durumdan çıkan da bütünleşik bir yaklaşıma ihtiyaç var. Yani uydu görüntüsünü bir yerden, sensörü, bir yerden, bununla ilgili karar destek sistemini bir yerden kullanmaya çalıştığımızda bunun organizasyonu, sahada yaygınlaştırılması gerçekten zor konular. Özellikle bir de çiftçiler zaten bu konulara teknolojik okur-yazarlık anlamında çok aşina olmadıklarından oradaki adaptasyon bariyerini düşündüğünüzde entegre bir sistem kullanmak avantajlı bir konu oldu. Bu anlamda da biz Doktar’la yoğun bir iletişim içerisindeyiz. Öncelikli olarak kendi tarlalarında 4 yıla yakın bir öğrenim sürecinden sonra geçen sene itibariyle aslında yüz yirmi bir tane çiftçimize Doktar’dan aldığımız uydu servisini açtık ve onların da aslında bizim kendi tarlamızda uyguladığımız bütün o dijital yolculuğu başlatmasına öncülük etmiş olduk.
Selin Erkök: Uydu servisleri ile nasıl çalıştığınıza dair kısa bir açıklama yapabilir misiniz? Çiftçiler bunu nasıl kullanıyor, siz şirket olarak nasıl kullanıyorsunuz?
Evren Albaş: Biz aldığımız verileri çiftçilere açtık. Bu aslında o tarladaki ürünün bütün gelişim evresini izlemelerine yardımcı oluyor. Biz bunu nasıl kullanıyoruz? Dolayısıyla çiftçiler de nasıl kullanıyor? Bir kere hasadın olgunlaşması, o hasadın olgunlaşması içerisinde alınması gereken kritik kararlar, sulama gibi gübreleme gibi bunların zamanlamasının koordinasyonu, hasadın planlanması, hangi ay hasada daha uygun gibi. Biz bunları kendi dediğim gibi kurumsal çiftçi şapkamızda uyguluyorduk. Şimdi kendi sözleşmeli çiftçilerimiz ile başlayarak ekosistemimize de yaygınlaştırmaya başladık. Bu anlamda aslında ciddi bir veriye dayalı karar alma sürecinde iyileşmeler olduğunu görüyoruz.
Selin Erkök: Peki siz hem holding seviyesinde hem Tat’ın özelinde zaten teknolojiye çok açık bir yapıdasınız? Bu projenin adı neden bir akıllı tarım entegrasyonu veya teknolojisi olmadı da dönüşüme odaklandığınız? Bu dönüşüm sizin için tam olarak ne anlama geliyor? Daha doğrusu belkide dönüşmezseniz ne olacak? Bununla ilgili fikrinizi alabilir miyim?
Evren Albaş: Şimdi dönüşmezsek ne olacak ile ilgili birçok spekülasyon yapılabilir. Kimseyi korkutmaya da gerek yok. Ama şu bir gerçek, sayılara baktığınızda dünya nüfusunda gerçek bir artış var ve bunun paralelinde zirai üretimin artış hızına baktığınızda arada tam bir paralellik yok. Dolayısıyla dünyanın daha fazla gıda üretmesi ihtiyacı aşikar, iklimsel riskler artıyor. Bunun zirai üretim üzerine bazı olumsuz etkileri var. Dolayısıyla en nihayetinde dünyanın zirai faaliyetlerdeki verimi arttırma ihtiyacı olduğu çok net. Son yıllarda aslında bence en çok kırılganlaşan tedarik zinciri de gıda tedarik zinciri oldu. Gerek bölgesel savaşlar gerekse diğer krizler enerji krizi gibi en çok aslında gıda fiyatlarını etkiledi. O yüzden dünya çok son üç yıldır gıdaya çok fazla konuşur oldu. Artı pandemi de bütün insanlığın öğrendiği bir şey var. Herkes artık daha kaliteli, daha iyi beslenmeye uğraşıyor. Bu da aslında daha doğal içeriklere, daha doğal gıdalara talebi çok arttırmış durumda. Dolayısıyla gıda talebinde de bir değişiklik var. Dünya buna da cevap vermeli. Biz buna neden dönüşüm dedik? Aslında ekosistemdeki partnerlerimiz çiftçilerden başlayacak olursak aslında orada da çözülmesi gereken problemler var. Biz şunu biliyoruz, şu anda yeni nesil ziraat faaliyetlerine çok katılmıyor. Hatta çiftçi olmak çok tercih edilen bir meslek değil. Ciddi anlamda bir teknoloji okuryazarlığı isteyen bir dönüşüme girmeye çalıştığınızda, dolayısıyla karşınızdaki çiftçi profili aslında gerçekten iyileştirilmesi, dönüşmesi gereken, bir demografi haline geliyor.
Biz şunu gözlemliyoruz aslında. Bir merakın uyanmasına vesile oluyoruz. Dolayısıyla bu bence dönüşümün ilk adımı. Yani o sizin kullanacağınız ekosistemdeki insan kaynağını adapte etmeniz, onların bir gelişme başlaması ilk konu. Bunların kullanması gereken birçok veri kaynağı var, uydu görüntüleri var, toprak analiz cihazları var, foto kapanlar var. Bir de bunun entegre edilmesi işi var. Dolayısıyla burada bütünleşik dönüşüm olmazsa insana da değen, çözüm ortaklarının verdiği servislere de değen ve bunların entegrasyonuna değen aslında bu tekil olaraktan geliştirilebilecek bir konu olmaktan uzaklaşıyor. O yüzden adı Dönüşüm Projesi. Neden Tat buna bu kadar aslında kaynak ayırıyor ve öncü olmaya çalışıyor? Çünkü bizim uzun dönemli sürdürülebilirlik hedeflerine varabilmemiz için bizim ham madde temini yaptığımız iş ortaklarımızın yani çiftçilerin de dönüşmesini sağlamamız gerekiyor. Bizim o yüzden odağımız bu.
Selin Erkök: Sürdürülebilirliğin, evet, çevresel ve insan yaşamına katkı hedefi tabii ki var. Ticari olarak da kaygılarımız var. Sonuçta karlılık genelde bu sürdürülebilirlik projelerinde veya değişim dönüşüm projelerinde maliyetle ilgili bir şey oluyor. Biz buradaki karlığımızı kayıp mı edeceğiz? Buna nasıl bakıyorsunuz? Perspektif olarak, yani böyle bir programı entegre etmenin kısa ve uzun vadede çıktılarını tamamen şirket perspektifinde ve çevre tarafının dışında nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evren Albaş: Aslında ben sürdürülebilirlilik derken sadece çevresel süreçten bahsetmiyorum, işin sürdürülebilirliğinden de bahsediyorum. Az önce dediğiniz gibi, ekonomik performans her iştirakin her şirketin uzun vadeli olarak gerçekleştirmesi gereken bir performans. Dolayısıyla işin sürdürülebilir açısından da verimlilik konusu çok önemli. Zirai faaliyetlerde verimi artırmak yani birim dekardan daha fazla mahsul almak. Biz kendi tarlalarımıza baktığımız zaman bu dijital tarım uygulamalarıyla yüzde 15'e yakın bir verim artışı olduğunu gözlemliyoruz. Aynı zamanda girdiler de yüzde 10 - 15 civarında azalma oldu. Yani kullandığımız su, kullandığımız gübre miktarında azalma oldu. Dolayısıyla burada bir aslında maliyet çarpanı oluşuyor iyileştirme anlamında. Bu da tabii ki bizim girdi fiyatlarımızı olumlu etkiliyor. Bunu ölçeklendirmek önemli ama şu anda biz kendi hammadde ihtiyacımızın yüzde 5'ini kendimiz kurumsal çiftçi olarak üretiyoruz ve burada yoğun olarak bu anlattığım dijtal faaliyetleri kullanıyoruz. Ama yüzde 95'i hala daha işte küçük ve orta ölçekli aile işletmeleri olan çiftçilerden geliyor. Dolayısıyla onların da dönüşmesi, onların da aslında girdi maliyetlerini daha iyi yönetebilecek şekilde dijitalleşmesi bizim için önemli bir konu. Bu sayede biz de tabii ki maliyet rekabeti yaratmak, en önemlisi ürünlerin aslında hem geldiği tarlayı izlemek hem de aslında hangi süreçlerden geçerek ürün haline geldiği izlemek de çok önemli bir konu. Orada da iyileştirme sağlamak istiyoruz.
Selin Erkök: Peki buna biraz bağlı olarak şimdi sizin hem kurumsal çiftçileriniz var veya siz varsınız. Hem birlikte çalıştığınız diğer çiftçiler var hem de sözleşmeli tarım çiftçileri var anladığım kadarıyla. Bu projeyi sözleşmeli tarıma uygulamakla diğer iki gruba uygulamak arasında bir net fark var mıydı? Burada biraz çiftçi tarafında nasıl gözüküyor? Çünkü sözleşme beklentileri olan ve daha sistematik bir yapı. Burada, bu gibi dönüşüm programlarına sizce daha uygun olan bir kitle var mı çiftçilerin arasında?
Evren Albaş: Orada bence çiftçi ekosisteminin böyle programa girişinde ne gibi engelleri var ona bakmak lazım. Şimdi sözleşmeli tarım yapan çiftçinin şöyle bir avantajı oluyor. Bizle yaptığı sözleşmeyi aslında kullanaraktan bankalardan finansmana erişiyorlar. Sözleşme olmadığı durumda ise böyle bir imkan yok açıkçası. Şimdi bu tip dönüşümlerde de yatırım ihtiyacı var. Dolayısıyla yatırımın finansmanına gittiğinizde bence sözleşmeli tarımın bir tık avantajı mutlaka oluyor. Artı burada bizim iş yapış biçimimiz de özel bir durum. Tat gerçekten burada misyonerlik rolü üstlenmiş vaziyette ve bunu da yaparken bir karşılıklı alış verişi olması bağbında bir sözleşmenin olması bazı şeylerin daha kolay regüle edilmesini sağlıyor açıkçası. Ayrıca biz sözleşmeli tarımın bu dünyanın ihtiyacı olan sürdürülebilir gıda erişiminde de önemli bir araç olarak görüyoruz. Ülkemizde de bu konuda geçen sene meclisten geçen bir çalışma Tarım Yasası oldu. Şimdi uygulama kriterleri belirleniyor. Bence tüm gıda ekosisteminin tarım ekosisteminin kalkınmasında daha öngörülebilir bir şekilde gelişmesinde sözleşme zaten önemli bir konu. Dolayısıyla biz de bu işleri yaparken illa sözleşmeli olsun da biz onun dijital dönüşümüne öncülük edelim diye bir seçim kriterimiz olmasa da işin pratiğe geldiğinde bir faydası olduğunu gözlüyoruz.
Selin Erkök: Peki Doktar’la yollarınız nasıl bir partner arayışıyla kesişti?
Evren Albaş: Az önce kısmen bahsettim aslında, bütünleşik bir çözüm ortağı. Yani hem sensöre hakim, hem uydu görüntüsüne hakim hem de bunun işlenmesiyle ortaya çıkan aslında karar destek sistemlerine yorum yapabilen, bilgi üretebilen bir partner arıyorduk. Bu anlamda Doktar’ın kendi bünyesinde sensör teknolojisine hakim olması, uydu görüntü işleme konusuna hakim olması ve buradan gelen verileri bir karar destek sistemine besliyor olması bizim için bir avantaj oldu.
Selin Erkök: Peki son olarak, bütün bu süreçlerde sizi en çok ne şaşırttı? Yani rakamsal olarak olabilir, çiftçi perspektifi olabilir, şirkete beklemediğiniz bir katkısı olmuş olabilir.
Evren Albaş: Biz şu ana kadar hep işin engelleri tarafına odaklanmıştık. Bu sene ilk defa aslında, hadi daha fazla çiftçiyi bu sürece katalım dediğimizde bir anda 120 tane çiftçinin bu sürece atılması beni çok etkiledi açıkçası. Çok önemli bir sayı bizim için. Hatta bu 120 çiftçinin yanılmıyorsam 20 küsür tanesi de kendi tarlalarına bu sensörleri alarak yatırım da yaptılar. Beni çok şaşırttı. Aslında bence. Herkes ihtiyacın farkında. Doğru modeli bulduğunda bence gerisi hızlı gelecek. Buna çok pozitif bir sinyal olarak alıyorum.
Selin Erkök: Çok güzel, çok teşekkür ederiz.
CropMap Danelik, Silaj ve İkinci Mısırı Nasıl Tespit Ediyor?
Danelik mısır, genellikle insan tüketimi veya endüstriyel kullanım için yetiştirilen bir mısır türüyken silajlık mısır, genellikle hayvan yemi olarak kullanılan bir mısır çeşididir. CropMap, hasat takibi algoritmasına dayalı ve tarım alanlarında kullanılan bir tür veri analizi ve yönetimi uygulamasıdır. Kullanılan algoritma ile tarım ürünlerinin yetiştirilme, bakım ve hasat süreçlerini optimize etmek oldukça kolaylaştı. CropMap, tarım verilerini analiz ederek çiftçilere bilgi sağlamayı ve karar almalarına yardımcı olamayı hedeflemektedir.
Pamuk Piyasasında CropMap Avantajı
Pamuk, dünya genelinde gelişmekte olan ülkeler için önemli bir tarım ürünüdür. Ancak, küresel pamuk üretimi bir dizi zorlukla karşı karşıyadır, özellikle doğal afetler pamuk üretimini önde gelen üretici ülkelerde olumsuz etkilemekte. Türkiye, bu sektörde güçlü bir oyuncu olarak öne çıkmakta, ancak 2023 itibariyle pamuk ekimi belirli bölgelerde azalmış durumda. CropMap gibi tarımsal istihbarat teknolojileri pamuk üretimine dair verileri toplayarak politika yapıcıların bilinçli kararlar almasına yardımcı olurken, aynı zamanda mahsul sınıflandırmasını daha hassas hale getirir.
Tarıma Zararlı Böcekler ve Haşereler: Türleri, Etkileri ve Doğal Mücadele Yöntemleri
Bu yazı tarıma zararlı böceklerin ürün kalitesini ve verimini nasıl etkilediğini açıklıyor. Teknolojinin zararlı böceklerle mücadeleye nasıl destek olduğunu ve iklim değişikliğinin bu mücadeleyi nasıl etkilediğini tartışıyor. Gelecekte, sürdürülebilir tarım için organik yöntemlere ve dijital teknolojilere odaklanmanın gerekliliğini vurguluyor.